Arama:
Tüketici mahkemelerinde arabuluculuk şart mıdır?

Hizmet yahut mal alan satan kimsenin söz konusu uyuşmazlığını tüketici mahkemeleri alanına girip girmediği incelemesinde önemli olan husus taraflardan birinin tüketici konumunda olmasıdır. Esasında TKHK ‘da tüketici kavramı toplu bir şekilde en geniş anlamıyla tanımlanmış olup, pratikte birçok soruna sebebiyet verebiliyor. Örnek vermek gerekirse taşınmazın aynından kaynaklanan ücret alacağının tahsili Asliye Hukuk mahkemesi alanına girmesi gerekirken, taraflardan birisinin TKHK’da sayılan şartları oluşturması halinde söz konusu uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesinde görülmesi gerekmektedir.

Dava şartı arabuluculuk başlığını taşıyan, TKHK. md. 73/A- Ek: 22.07.2020-7251/59 hükmü şu şekilde düzenlenmiştir:

(1) Tüketici mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Şu kadar ki, aşağıda belirtilen hususlarda dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümler uygulanmaz: a) Tüketici hakem heyetinin görevi kapsamında olan uyuşmazlıklar b) Tüketici hakem heyeti kararlarına yapılan itirazlar c) 73’üncü maddenin altıncı fıkrasında belirtilen davalar ç) 74’üncü maddede belirtilen davalar d) Tüketici işlemi mahiyetinde olan ve taşınmazın aynından doğan uyuşmazlıklar

(2) 07.06.2012 tarihli ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin on birinci fıkrası tüketici aleyhine uygulanmaz.

(3) Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya tarafların anlaşmaları ya da anlaşamamaları hâlinde tüketicinin ödemesi gereken arabuluculuk ücreti, Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır. Ancak belirtilen hâllerde arabuluculuk ücreti, Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesinin eki Arabuluculuk Ücret Tarifesinin Birinci Kısmına göre iki saatlik ücret tutarını geçemez.

(4) Arabuluculuk faaliyeti sonunda açılan davanın tüketici lehine sonuçlanması hâlinde arabuluculuk ücreti, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre davalıdan tahsil olunarak bütçeye gelir kaydedilir” ifadesini taşımaktadır.

TKHK’a eklenen geçici 2. madde ile dava şartı arabuluculuğa ilişkin hükümlerin, yürürlüğe girdiği 28.07.2020 tarihi itibariyle, ilk derece mahkemeleri, bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay’da görülmekte olan davalara (derdest davalar) uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır.

Boşanma Davasında Dikkat Edilmesi Gerekenler

Boşanma davaları çekişmeli ve anlaşmalı şekilde iki şekilde açılmaktadır. Boşanma davasında boşanma sebepleri mutlak boşanma sebepleri ve genel boşanma sebepleri olarak ikiye ayrılıyor. Hukuk davalarında hakimin, taleple bağlılık ilkesi gereği çekişmeli bosanma davalarında somut olay ve somut olayın dayanmış olduğu boşanma davasının sebebi çok ciddi ehemmiyet arz etmektedir. Halk arasında gayet basit bir iş gibi görünse de uygulamada, birçok Dava sadece bu sebepler yüzünden dahi reddedilmektedir.

Avukatın Azil Edilmesi

Avukatın azli durumunda haklı ve haksız azil ayrımı önemli olmaktadır. Avukatlık Kanununun 174. Md.’ne göre avukatın azli halinde ücretinin tamamının verileceği kabul edilmiştir. Ancak avukat, kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise, ücretin ödenmemesi gerekmektedir. Nitekim buradaki ihmali her türlü delille azleden taraf kanıtlayabilecektir.*

“Avukat – iş sahibi ilişkisi” güven duygusu üzerine kurulu bir sözleşme türüdür. Avukatla iş sahibi arasında karşılıklı ya da tek taraflı bir güven zedelenmesi yaşanırsa bu ilişkinin daha fazla sürdürülmesi hem taraflardan hem de hukuk hayatının oluşumu yönünden beklenemez.

Avukatın neden olduğu güven ilişkisini sarsıcı veya ortadan kaldırıcı durumlar da haklı azil nedeni sayılmaktadır. Avukatlık sözleşmesinin karşılıklı güvene dayalı bir sözleşme olması nedeniyle sözleşmenin diğer yanı gibi avukatın da sözleşmenin kurulması ve devamı sırasında iş sahibinin güvenini sarsıcı davranışlardan kaçınması gerekmektedir.

Yargıtay Kararları Örnekler

Y.13.HD. 26.06.2014 E.2014/2625 K.2014/21474 s. Kararında avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle TBK 506. Maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel düzenleme olduğunu buna göre avukatın üzerine aldığı işi özenle ve iş sahibi yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi iş sahibini kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan titizlikle kaçınmak zorunda olduğu aksi halde avukata güveni kalmayan iş sahibinin avukatı azletmesinin haklı olacağına verdiğini görüyoruz.

Yargıtay Hukuk genel kurulu Y.HGK, 11.10.2006 E.2006/13610 K.2006/639 s.

“Karşılıklı güven kavramının her iki tarafı vekalet sözleşmesi çerçevesinde gerçekleşen ilişkilerinde karşılıklı saygı unsurunun varlığını evleviyetle içereceği ve gerçekleştireceği açıktır. Olaya vekil yönünden bakıldığında yapılması gereken saptama şudur, önceki bk 390/1 maddesi gereğince genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin hükümlere tabi bulunan vekil hukukun belirlediği bu statüsünün gereği olarak iş sahibi ile ilişkilerinde hem bu ilişkinin hukuksal niteliğine ve doğasına uygun bir saygının kendisine gösterilmesine isteme hakkına sahip ve hem de asgari olarak aynı saygıya ona göstermekle yükümlüdür. Müvekkil bu yükümlülüğüne uygun davranmaya objektif olarak kendisinden beklenen saygıyı göstermeye vekiline yönelik güvenini sürdürmeye zorlanamaz.”

  • Av. Semih Güner – Avukatlık Kanunu